Öncelikle her çiftin birlikteliği, kendine özgüdür. Bu yüzden mutluluğun tanımı her çiftin ilişki dinamiklerine paralel olarak değişiklik gösterecektir.
Peki mutlu bir evlilikte evrensel açıdan kabul gören kurallar var mıdır? Bu sorunun cevabı şu şekilde verilebilir:
Çiftler arasında kurulan sağlıklı bir ilişki, mutlu bir ilişkinin temellerini oluşturur. Bunun için karşılıklı sevgi, saygı, güven ilişkisinin kurulması gereklidir. Eşlerden her birinin sahip olduğu ruhsal dinamikler, böyle bir bağın oluşum sürecini doğrudan etkiler. Dolayısıyla bireysellik sürecini sağlıklı bir şekilde inşa etmek, her ilişkide olduğu gibi çift ilişkisinde de mutluluğun temel taşlarından birini oluşturur. Kendi başına olabilen, tek başına iken yaptığı aktivitelerden keyif alan bir birey, kurduğu ilişkilerde mutluluğun yegane kaynağını olarak eşini görmez. Böyle bir durumda kendine yatırım yapmayı, sosyal aktivitelere katılıp bunlardan keyif almayı, yaratıcı fikirler geliştirmeyi, çalışma hayatında üretici olmayı başaran birey çift ilişkisinde kişisel mesafelerini koruyabilir. Kişisel mesafeler, bireyin ilişki içinde kendisi olmaya devam etmesidir. Bu durum çiftin birbirine zaman ayırarak paylaşımlarını sürdürmesinin önüne geçmez. Aksine çiftin bu paylaşımlardan daha çok keyif almasını, ilişki içinde ruhsal doyuma ulaşmasını ve kendilerini değerli hissetmesini sağlar.
Bir diğer ruhsal dinamik, eşlerin birbirlerine bağlanma biçimidir. Eşler birbirine güvenli bağlandıklarında, fiziksel ve duygusal olarak birbirlerini kendilerine yakın hisseder ve bu bağı sürdürür. Eşlerden biri kendisini güvensiz, mutsuz veya üzgün hissettiğinde, partnerine ulaşmak isteyebilir. Partneri ise bu konuda eşine destekleyici tutumlar sergilediğinde karşılıklı güven ve sevgi bağı güçlenir. Çevre ile iletişim kurulurken veya çalışma hayatı içerisindeyken, çiftin birbirleri için orada olduğunu bilmek bireylerin kendisini güçlü ve kapsanmış hissetmesini sağlar. Bu durum, eşlerin ilişkilerini besleyen ruhsal bir kaynak oluşturur.
Her çift aynı zamanda, farklı iki dünyanın bir araya gelmesidir. Bu bireylerin pek çok konuda farklı görüş ve beklentilere sahip olabilir. Bu noktada bireylerin farklı düşünce ve fikirlerine, kişilik özelliklerine, yaşam biçimlerine saygı göstermesi önemlidir. Bunun için eşlerin birbirini duyarak dinlemesi, düşünce ve duygularını suçlamadan açıkça paylaşabilmesi, zaman zaman belirli özverilerde bulunması gerekebilir. Bu sayede ilişki içinde ortak değerler sistemi oluşturulur.
Denge her ilişkide olduğu gibi, evlilik ilişkisinin sağlam temeller üzerine kurulmasında önemli bir faktördür. Evin kullanımı ve iş bölümü, akraba ilişkilerinin düzenlenmesi, uyku ve yemek düzeni, çocukların psikososyal gelişim düzeylerine uygun bakımı, bütçe planlaması, alışveriş, aile içi yapılacak aktivitelerin planlanması gibi konularda sorumlulukların paylaşılması aile içindeki dengenin korunmasını sağlar. Bu durum eşler arası ilişki dinamiklerini de olumlu yönde etkiler. Eşler arasında kurulan sevgi bağı, duygusal ve cinsel doyumun sağlanması ile güçlenir ve derinleşir. Bunun için, çiftin birbirlerini arzulamaları, arzularını ve beğenilerini ifade etmeleri, birbirlerine duyduğu sevgi ve aşklarını ifade etmeleri, cinselliklerini sağlıklı biçimde yaşamaları, birbirlerine küçük sürprizler yapmaları gerekebilir. Aynı zamanda bu sürprizler evliliği renklendirerek ilişkinin dinamizmini korur.
Kısacası evlilik sürecinde mutluluk, bireysel farklılıkların kabul edilmesi, saygı çerçevesinin ve kişisel mesafelerin oluşturulması, eşlerin birbirlerine güvenle bağlanması, birbirlerine karşı dürüst, duyarlı, sevgi dolu olması, evlilik içindeki rol ve sorumlulukların paylaşımda dengenin kurulması gibi durumların gerçekleşmesiyle inşa edilebilir.
Eğer evliliğinizde yolunda gitmeyen durumlar varsa, çift olarak yaşadığınız problemlerin çözüme ulaşmadığını düşünüyor, çözüme ilişkin çabalarınız yetersiz kalıyor ise aile danışmanlığı eğitimi almış bir ruh sağlığı profesyonelinden destek alabilirsiniz.