Yarın ne olacak?
Bu sorunun cevabını verirken endişesiz, tasasız olduğumuz günlerden kısmen uzağız..
Alışkanlıklar ve rutinlerimiz, geleceğe ilişkin beklentilerimiz değişirken, yarın mevcut koşullar altında daha belirsiz ve daha az kontrol edilebilir görünmekte..
Bu yüzden dünyaya yayılan diğer salgın hastalıklarda olduğu gibi corona virüsü, hepimizi fiziksel yönden olduğu kadar ruhsal sağlığımızı da tehdit etmekte..
İçinde bulunduğumuz durum kaygı ve korkularımızın artmasına, karamsarlık ve umutsuzluk duyguları yaşamamıza, getirilen kısıtlamalar sonucunda engellenmiş hissederek öfkelenmemize neden olabilir. Tüm bunlar stres düzeyimizin artmasına ve stresle baş etme konusunda zorluklar yaşamamıza neden olabilir.
Stres ise bildiğimiz üzere bağışıklık sistemimiz üzerinde olumsuz yönde etkisi olan bir kavramdır. Stresin artmasıyla vücudumuzda bazı hormonların salınımı artar. Bunun sonucunda bağışıklık sistemimiz baskılanır. Buna bağlı olarak vücut direncimizin düşmesi diğer hastalıklara yakalanmamızı kolaylaştırır.
Bu durum salgın hastalıkların olduğu bu süreçte tablonun kötüleşmesine neden olabilir.
Öyleyse bu süreçte neler yapmalı, stresle nasıl başa çıkmalıyız?
Güvenilir medya yayınlarını takip edip, medya yayınlarına gereğinden fazla maruz kalmaktan kaçının.
Medya, hastalıktan kurtulanlar ile ölenlere eşit miktarda ağırlık vermeyip ölüm sayılarına odaklanabilmektedir. Bu durum yaşanılan korku ve endişeleri arttıracağından günün belirli saatlerinde güvenilir kaynaklardan güncel bilgilere ulaşmak süreci takip etmeniz açısından yeterli olacaktır.
Uzmanların alınacak önlemlere ilişkin önerilerini dikkatlice dinleyip bunlara uymak oldukça önemlidir.
Bu süreçte ‘bana bir şey olmaz’ ‘nasılsa bir gün öleceğiz’ düşüncesi ile önlem almayı ihmal etmek hem kendimizin hem de bir başkasının özellikle riskli grupta sayılan bireylerin sağlığını tehdit etmemize neden olabilir.
Bununla birlikte durumu felakete çevirerek abartılı biçimlerde önlemler almak, kaygı ve korku düzeyimizi arttıracağı gibi günlük hayatımızı da sekteye uğratabilir.
Kendimizi ve sevdiklerimizi korumaya çalışırken bunu ölçülü şekilde yapmaya gayret etmek, karamsar düşünceler yerine daha yapıcı ve olumlu düşüncelere odaklanmak, duruma ve geleceğe dair umudumuzu korumak oldukça önemlidir.
Bununla birlikte salgın hastalık olduğunu ve belirli bir düzeyde korku ve kaygı duymamızın normal olduğunu kabul etmek, alacağımız önlemlerle birlikte ruhsal sağlığımızı ve bağışıklık sistemimizi koruyacak yöntemler geliştirmek de oldukça önemlidir.
Bağışıklık sistemimizi güçlendirmek adına sağlıklı ve dengeli beslenmeli, uyku düzenini korumalı, düzenli egzersiz yaparak, alkol ve uyuşturucu kullanımdan kaçınmalıyız.
Peki ruhsal sağlığımızı nasıl koruyabiliriz?
Yaşadığımız bu süreç alışkanlıklarımızı yeniden şekillendirerek, kendimizle ve çevremizle kurduğumuz ilişkilerin dinamiğini etkilemektedir. Bu gerçeği kabul etmek ve bunu fırsata çevirmek ise bizim elimizde..
Öncelikle sevdiğimiz hobilere vakit ayırarak ve yeni hobiler keşfederek yaratıcılığımızı geliştirebiliriz. Bunlar: müzik dinlemek, kitap okumak, resim izlemek, film izlemek, dans etmek gibi. Hobilerimiz aynı zamanda duygu ve düşüncelerimizi ifade edebildiğimiz platformlardır. Bunları çeşitlendirmek, kaygı ve korku ile baş etmemizi kolaylaştırır.
Bu süreçte, kendimizi ve ilişkilerimizi değerlendirme fırsatını kendimize sunmak atılacak bir diğer önemli adımdır. Bu değerlendirmeler sonucunda olumlu ve olumsuz durumlarla karşılaşabilir ve bunlarla yüzleşebiliriz.
Bu yüzleşmeler nasıl bir nitelikte olursa olsun kendimizi ve ilişkilerimizi tanımamızı kolaylaştıracaktır.
Bu durum bize kendi ve çevremizle kurduğumuz ilişkileri geliştiren yeni yollar bulmamıza olanak tanıyacaktır.
Sevgi göstergelerimiz, eşyalar değil sevgi cümleleri olacak; bu cümleler eyleme dönüşerek sevdiklerimize duygusal yakınlığımızı aktarma rolünü üstelenecektir. Bu sayede sevdiklerimizle aramızdaki duygusal temasımız korunacaktır.
Aynı zamanda bu süreç, önce kendimizin daha sonra ötekinin ‘arzu, ihtiyaç, beklenti ve isteklerimizi’ daha iyi tanımamızı ve bunu kabul etmemizi sağlayacaktır.
Hem kendimize hem de ötekine duyduğumuz saygı, ilişkide ortaya çıkabilecek olası problemlere yapıcı çözümler geliştirmemizi, bunun üzerine odaklanmamızı kolaylaşacaktır.
Elbette zaman zaman tartışmalar, anlaşmazlıklar yaşanabilir. Tartışmalar bir sonuca ulaşabilir veya bir sonraki süreçte ele alınmak üzere rafa kaldırılabilir. Önemli olan saygı çerçevesini korumak, gerektiğinde ‘özür dileyebilmek’ tir. Saygı çerçevesi korundukça ilişkilerimizin sürekliliği de korunacaktır.
Paylaşımlarımızı artırarak, sevgi sözcüklerini daha sık kullanarak, olumsuz durumlar karşısında duygusal aktarımlarda bulunarak ve birbirimize destek olarak aslında ilişkimizin güçlenmesine, derinleşmesine, ruhsal açıdan daha doyum verici olmasına katkıda bulanacağız.
Salgın döneminde psikolojik olarak en çok etkilenecek grupta OKB, panik atak, hastalık kaygısı bozukluğu(hipokondri), anksiyete bozukluğu yaşayan bireyler yer almaktadır. Bu bireylerin başa çıkılamaz derecede korku, kaygı ve davranış tekrarları yaşaması halinde bir ruh sağılığı uzmanına danışması gerekebilir.